Elektromanyetik Radyasyon Ölçümü

Elektromanyetik Radyasyon Ölçümü


Gsm baz istasyonlarının yaydığı elektromanyetik alan şiddetinin evinizdeki, iş yerinizdeki etkisinin ölçümünü profesyonel olarak, uluslararsı standartlara uygun olarak yapıyor ve sonuçları rapor şeklinde sizlere sunuyoruz. Yalam alanızdaki göreceli olası yüksek elektromanyetik alan şiddetine maruz kalan alanlarda nasıl değerleri azaltabileceği konusunda size danışmanlık hizmeti sunuyoruz.

Tel: 216 415 80 87

İş Başvurusu

28 Mayıs 2007

Bir Kalecinin Sakarlığı

David James anlamsız hareketler yapıyor, takım arkadaşı David James'in hatasını telafi ediyor.


Osmanca

23 Mayıs 2007

Komik Kediler



"Osmanca"

Halide Edip Adıvar'ı tanıyalım

İstanbul'da doğdu. Kimi kaynaklara göre doğum yılı 1884'tür. İngiliz terbiyesiyle yetişmesini isteyen babası onu Üsküdar Amerikan Kız Koleji'nde okuttu. Orada Rıza Tevfik'den (Bölükbaşı) Fransız edebiyatı dersleri aldı ve Doğu'nun mistik edebiyatını dinledi. Sonradan evlendiği Salih Zeki'den de matematik dersleri alıyordu. Koleji 1901'de bitirdi. 1908'de gazetelere yazmaya başladığı kadın haklarıyla ilgili yazılardan ötürü gericilerin düşmanlığını kazandı. 31 Mart Ayaklanması'nda bir süre için Mısır'a kaçmak zorunda kaldı. 1909'dan sonra eğitim alanında görev alarak öğretmenlik, müfettişlik yaptı. Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı. Gerek bu çalışmaları, gerekse müfettişliği sırasında İstanbul semtlerini dolaşması, ona çeşitli kesimlerden insanları tanıma fırsatını verdi. 1919'da Sultanahmet Meydanı'nda, İzmir'in işgalini protesto mitinginde yaptığı etkili konuşma ünlüdür. 1920'de Anadolu'ya kaçarak Kurtuluş Savaşı'na katıldı. Kendisine önce onbaşı, sonra da üstçavuş rütbesi verildi. Savaşı izleyen yıllarda Cumhuriyet Halk Fırkası ve Atatürk ile siyasal görüş ayrılığına düştü. 1917'de evlenmiş olduğu ikinci kocası Adnan Adıvar ile birlikte Türkiye'den ayrıldı. 1939'a kadar dış ülkelerde yaşadı. O yıllarda konferanslar vermek üzere Amerika'ya ve Mohandas Gandi tarafından Hindistan'a çağrıldı. 1939'da İstanbul'a dönen Adıvar 1940'ta İstanbul Üniversitesi'nde İngiliz Filolojisi Kürsüsü başkanı oldu, 1950'de Demokrat Parti listesinden bağımsız milletvekili seçildi. 1954'te istifa ederek evine çekilmiş ve 1964'te ölmüştür.


Adıvar'ın Seviye Talip (1910), Handan (1912) ve Son Eseri (1913) gibi ilk romanları aşk öyküleri anlatan yapıtlardır. Yazar kahramanlarını yakıp yıkan bir sevgiyi dile getirmek istediği için kişilerin iç dünyasına yönelir ve bu sevginin zamanla bir tutkuya dönüşmesini sergiler. Bu yapıtların önemli özelliğini, birbirine benzeyen ve ondan önceki Türk romanlarında bulunmayan kadın kahramanlarda aramak doğru olur. Yazarın asıl amacı kadın kahramanların kişiliklerini erkeklerin gözüyle değerlendirmek olduğu için, romanlarının anlatıcısı olarak bu kadınlara âşık erkekleri seçer ve fırtınalı bir aşk öyküsünü onların anı defterlerinden ya da mektuplarından anlatır. Erkek (bazen kadın da) evli olduğu için, kaçınılması olanaksız bir iç çatışma, romanların moral sorununu oluşturur ve roman ya kadının ya da erkeğin ölümüyle biter. Adıvar'ın, biraz kendi olduğunu iddia edilen bu kadın kahramanları, yazarın o dönemde ideal saydığı Türk kadınını temsil ederler. Seviye Talipler, Handanlar, Kâmuranlar her şeyden önce güçlü kişiliği olan, haklarını savunan, Batı terbiyesi almış, ama Batılılaşmayı giyim kuşamda aramayan, resim ya da müzik gibi bir sanat alanında yetenek sahibi, yabancı dil bilir, kültürlü ve çekici kadınlardır.

Adıvar 1910 yıllarında Ziya Gökalp, Yusuf Akçura ve Ahmet Ağaoğlu ile birlikte Türk Ocağı'nda çalışmaya başladıktan sonra yazdığı Yeni Turan adlı romanında (1912) yurt sorunlarına eğilir. II. Meşrutiyet döneminde geçen bu ütopik romanda, Yeni Turan adlı idealist bir partinin program ve çalışmalarını anlatırken yeni bir Türkiye'nin hangi sağlam temellere oturtulması gerektiği hakkında o zamanki görüşlerini açıklamak fırsatını bulur. Ateşten Gömlek (1922) ve Vurun Kahpeye (1923) romanlarında Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu'da tanık olduğu olayları, direnişleri, kahramanlıkları, ihanetleri anlatırken kendi gözlemlerinden yararlandığı için daha gerçekçidir. Bununla birlikte, bir aşk sorununun aşıldığı bu yapıtlarda da yüceltilmiş kadın kahraman yerini korur. Ancak şimdi, yine olağan dışı bu kadın, öncekiler gibi bireysel sorunlarla sarsılan kültürlü bir sanatçı olarak değil, milli dava peşinde erdemlerini kanıtlayan ya da Anadolu'da düşmana karşı savaşan bir yurtsever olarak çıkar karşımıza.

Adıvar'ın ilk yapıtlarında Türk okuruna sunduğu bir yenilik yarattığı bu kadın imgesidir. Bu imge toplumda birbirine karşıt olarak algılanan değerleri uzlaştırdığı için önemliydi. Osmanlı -İslam geleneklerine göre ev kadını olarak yetiştirilmiş basit ve cahil kadın, o dönemin aydın kesiminin gözünde geri kalmış bir uygarlığın simgesi gibiydi. Öte yandan Batılılaşmış "asrî" kadın da köklerinden kopmuş, değerlerini şaşırmış, namus anlayışı kuşku uyandıran bir kadındı. Adıvar'ın kahramanları işte bu çelişkiyi kendilerinde uzlaştırmakla bir özleme cevap veriyorlardı. Çünkü bunlar hem Batılılaşmış hem de milli değerlerine bağlı kalmış, hem serbest hem de namus konusunda çok titiz, ahlakı sağlam kadınlardı. Gerektiğinde bir erkek gibi spor yapan, ata binen bu kadınlar üstelik dişiliklerini de korumayı başarmışlardır.

Adıvar'ın en ünlü romanı Sinekli Bakkal'da (1936) ileri bir adım attığını, yeni bir aşamaya vardığını görürüz. İlk romanlarının olay örgüsü bir iki kişi arasındaki bireysel ilişkilere bağlı olarak gelişirken, II. Abdülhamid dönemindeki Türk toplumunun panoramik bir tablosunu sergileyen Sinekli Bakkal'ın olay örgüsü siyasal, düşsel, toplumsal sorunlarla örülmüş olarak gelişir. Romanın okuru en çok çeken yönü de fakir kenar mahallesi, zengin konakları ve saray çevresiyle II. Abdülhamid zamanının İstanbul'u anlatmasıdır. Ne var ki yazarın amacı bir dönemin Türk toplumunu yansıtmak değildir yalnızca. Bu felsefi romanda çevrelerin bir işlevi de belli değerlerin temsilcisi olmaktır. Sinekli Bakkal mahallesi gelenekleri ve insancıl değerleri sürdüren halk kesimini; Genç Türkler'den Hilmi ve arkadaşları devrimci aydınları; saray çevresi ise, yozlaşmış yönetici kesimi temsil eder. Roman iki kısma ayrılmıştır. Birinci kısmın ana teması Abdülhamid'in istibdat idaresi karşısında şiddete başvurarak devrim yapmanın geçerliliği sorunudur. Gerçi Adıvar içtenlikle ezilen halktan yanadır, ama gelenekçiliği ve savunduğu mistik dünya görüşü şiddete başvurarak devrim yapmayı onaylamasına izin vermez. Romanda II. Meşrutiyet'in ilanı "asırların kurduğu müesseselerin köklerini" söken, "içtimaî ve siyasî nizam ve intizamı" altüst eden bir devrim olarak nitelenir. Doğru tutum Mevlevî tarikatından Vehbi Dede'nin yaptığı gibi "herhangi bir hayat fırtınasını sükûnetle seyretmek"tir. Yazar devrimden değil evrimden yanadır. Romanın ikinci kısmında yozlaşmış saray çevresi sergilenirken ana tema olarak Rabia ile Peregrini ilişkisi gelişir ve evlilikle son bulur. Bu evliliğin simgesel anlamı Batı ile Doğu'nun bileşimi olarak yorumlanmıştır. Ama Peregrini'nin "öyle basit ve insanî ananeler" dediği geleneklere bağlı Sinekli Bakkal mahallesindeki cemaat yaşamına hayran olması, Müslümanlık'ı kabul ederek Rabia ile evlenmesi ve mahalleye yerleşmesi, daha çok Doğu değerlerinin üstünlüğüne işaret sayılmaktadır. Ne var ki yazar, Rabia ile Peregrini'nin sevişip evlenmelerine inandırıcı bir hava verememiştir. Farkedilir ki, olaylar yazarın kafasındaki bir görüşü dile getirmek için tertiplenmekte ve Doğulu kadın ile Batılı erkek yazarın tezi gereği seviştirilip evlendirilmektedirler. Birinci kısımda olay örgüsünün doğal gelişimi, farklı dünya görüşlerine sahip kişiler arasındaki çatışmadan doğan gerilim ve dramatik sahneler, ikinci kısımda yerlerini, zorlama izlenimi veren bir ilişkiye ve saray çevresinin tanıtılmasına bırakınca romanın sanatsal düzeyi düşer.

1943'te CHP Ödülü'nü alan Sinekli Bakkal Türkiye'de en çok baskı yapan roman olmuştur. Sinekli Bakkal'ı izleyen romanların ise yazarın ününe katkıda bulunacak nitelikte oldukları söylenemez.

Kaynak:http://www.kultur.gov.tr


"Osmanca"

Uçak kazaları

Çeşit çeşit uçak kazası...

"Osmanca"

Şapşal Adam

Şapşal adam filin sırtına binince kendini süper korumada gibi hissediyor ve kaplanın saldırısına maruz kalıyor.


"Osmanca"

22 Mayıs 2007

Saint Antoine Kilisesi - İstiklal Caddesi

Belki de İstanbul'daki en güzel kilise olan Saint Antoine Kilisesi İstiklal Caddesi'nin de simgelerinden...

"Saint Antoine Kilisesi"
Resmin sahibi: Kıvanç



Beyoğlu'nda İstiklal Caddesi üzerinde Galatasaray'dan Tünele doğru sol kolda bulunmaktadır.

İnşasına 1906 yılında başlanmış ve 1912 yılında tamamlanarak hizmete girmiştir. Mimarı İstanbul doğumlu olan Giulio Mongeri'dir. İtalyan rahipler tarafından yönetilen kilise, İstanbul'daki en büyük ve cemaati en geniş Katolik kilisesidir

Bir avlu içerisinde kurulan kiliseye, ön cadde üzerinde kiliseye gelir temin etmek maksadıyla yapılan ki apartmanın arasındaki kapıdan girilir. Kilise betonarme olarak ve İtalyan Neogotik uslubunda inşa edilmiştir.

Kaynak: http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/KenteBakis/GunlukYasam/GeziRehberi/KiliseSinagoglar/

"Osmanca"

Sabancı Üniversitesi'ne Gogol Bordello geliyor.

26 Mayıs 2007 Cumartesi saat 14:30'da başlayacak şenliklerin akşam programı ise şöyle:

GECE SAHNESİ
19:30-20:35 Brainstorm
21:00-22:15 Nil
22:45-00:00 Gogol
00:30-04:00 Radio N101 DJ Party


Fiyatlar: Normal Bilet: 33 YTL
Kapıda Bilet: 40 YTL


"Osmanca"

21 Mayıs 2007

En iyi panik atak ilacı, Paxil?

Ben de bir panik atak hastasıyım ve özellikle stresli anlarımda panik krizlerine giriyorum. 2 yıl önce ilk olarak Cerrahpaşa hastanesine gittiğimde birçok teste girdim ve hastalığımın panik atak olduğunu öğrendim. Cerrahpaşa bana ilaç olarak Paxil'i önerdi. 3-4 ay kullandıktan sonra ilacı yazdırmaya fırsat bulamadığım için ilacı bıraktım. Paxil'i kullanmayı bıraktıktan bir kaç ay sonra tekrar panik atak şikayetlerim başladı. Bu defa Anadolu yakasında Eski PTT hastanesi yeni Fatih Sultan Mehmet hastanesi'ne gittim. Psikiyatrist bana Lustral verdi. Ancak Lustral'den hiç memnun kalmadım. Bir sonraki ziyaretimde bana Paxil yazmasını rica ettim ama doktor hanım heralde her yazdığı Lustral için para aldığından Paxil yazmayı reddetti. Ben de eczaneden parayla Paxil almaya başladım. Sağlık sistemi bu kadar ticarileşmişken uygun tedaviyi almak çok zor. İş-güç arasında Cerrahpaşa'ya gidecek fırsatı da bulamadığımdan Paxil'i parayla almaya devam edeceğim.

Sonuç olarak panik atak hastalığıma Paxil çok iyi geliyor. Ya sizce?

"Osmanca"

20 Mayıs 2007

Futbolda Komik Anlar

John Terry, Alan Smith, Ronalda, Roberto Carlos gibi yıldızların yaşadığı komik anları içeren bir video...


"Osmanca"

19 Mayıs 2007

Şimdi Adalar'a Gitme Vakti!








İstanbul Adalarının tarihine ait Bizans öncesinden pek az bilgi vardır. Bunlar Thimkus Artemiones gibi antik çağ yazarlarının eserlerinde bulunur Batı kaynaklarında Adalar, sayısız trajedilerin yaşandığı yerlerdir. Bizans tarihçileri bu manastırlardan ancak 8.yy dan itibaren söz etmeye başlarlar. Latinler İstanbul’a geldikleri zaman ( 1204 ), Venedik dükü Dandola, Latinleri Adaları yağma etmeye kışkırttı. Ancak, Latinler Adalara saldırmadılar. Adalar, 1302’de Eğriboz ve Girit korsanlarının saldırısına uğradı. Türkler’in Adalara gelişleri, Bizans İmparatoru Manuel Paleologos dönemine rastlar. 1412’de Musa Çelebi ile İmparator Manuel arasında Yassıada yakınlarında yapılan deniz savaşı, Adaları etkiledi. İstanbul’un fethinden yaklaşık bir buçuk ay önce, Fatih Sultan Mehmet’in kenti kuşatması sırasında, 17 Nisan 1453’de Baltaoğlu Süleyman Bey, Adaları ele geçirdi. Gustav Schlumberger, Adaların trajik tarihini, doğal güzelliği bakımından eş tuttuğu Capri’nin tarihine benzetir. Reşat Ekrem Koçu’nun Adaların trajik tarihini yorumlayışı ilginç ve çarpıcıdır. “Adalar, pitoresk bir tabiat yapısı ile zengin tarih haralarına sahiptir. Her adımda yirmi asırlık bir tarihin izine rastlanır.

Çam ormanlarıyla örtülmüş tepeleri, türlü kır çiçekleri bezenmiş vadileri, Marmara dalgalarının çırpındığı kıyıları, bir zamanlar buralarda taç ve tahtından mahrum edilmiş imparatorların işkenceler, mahrumiyetler altında ve korkunç bir sefalet içinde inleyip mahvolduklarına inandıramaz.” Adalar, Osmanlı İmparatorluğu döneminde 19. Yüzyıl ortalarına kadar kendi haline terk edilmiş, 1839 Tanzimat Fermanı ile yabancılara mülk edinme olanağı tanıyan yasal düzenleme sonunda hızla gelişme sürecine girmiştir. İlk kez Fransızlar Adaları sayfiye yeri olarak seçmişler, Türklerin yerleşmesi daha sonra gerçekleşmiştir. Adalar’ın giderek önem kazanmasına neden olan bir diğer gelişme, Adalar’la İstanbul ve Kadıköy arasında 1846’dan itibaren düzenli vapur seferlerinin başlatılması olmuştur. İstanbul’un zenginleri, azınlıklar ve yabancı uyruklular bu gelişme sürecinde Adaları bir sayfiye yeri haline getirmişlerdir. Bu gelişme sonunda İstanbul’da kurulan ilk üç belediye dairesinden biri, Yedinci Daire diye anılan Adalar Belediyesi olmuştur. ( 1861 ) Heybeliada’da bugün mevcut olan Özel Rum Erkek Lisesi ise; 1913 yılında çıkarılan ‘Tedrisatı iptidaiye’ kanununda, özel okulların durumu ile ilgilidir. 1915 te yayımlanan Mekatibi Hususiye Talimatnamesiyle özel okulların statüsü açıklığa kavuşturuldu. 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşmasının 40. Ve 41. Maddelerinde azınlıklara tanınan kültür ve eğitim hakları ile yabancı ve özel okullar çalışmalarını sürdürmektedirler.

1906 yılında kurulmuş olan İngiliz “Prinkipo Yacht Clup”, Cumhuriyet’ten sonra “Büyükada Yat Kulübü TAŞ.” Ne geçmiştir. 1937 yılında ise “Anadolu Kulübü” ne devredilerek Atatürk’ün direktifi üzerine 1926’da kurulan ve önce Ankara’da faaliyete başlayan Anadolu Kulübü’nün şubesi olarak faaliyete başlamıştır. Adaları, İstanbul’un diğer ilçelerinden ayıran temel özelliği, bunların tümü ile kara bağlantısı olmaması, yazlık bir sayfiye yerleşimi oluşudur. Zengin doğal güzelliğiyle Marmara’nın incisi ve İstanbul’un doğal akciğerleri olan ADALAR’ın, İstanbul’un bir sayfiye, dinlence ve eğlence yeri oluşu, 20. Yy’ın başından sonradır. Prens Adaları adı ile de bilinen İstanbul Adaları Marmara denizinde, şehre bir saat kadar yakınlıkta 9 adadır. Haliç girişi ve Kabataş iskelelerinden kalkan vapur veya deniz otobüsleri dört adaya muntazam seferler yaparlar. Bizans devrinde manastırların kurulduğu Adalar saray mensuplarına yazlık veya sürgün yeri olmuş; Heybelideki bakır madenleri de kullanılmıştı. Yine bu adada Bizansın son yapısı, Meryem’e ithaf edilmiş küçük kilise, Deniz Lisesi üst binası avlusunda bulunur.!9 yy Başlarında servis giren buharlı vapurlar ile Adlara ulaşım kolaylaşmış, okullar ve oteller de inşa edilince nüfus artışı başlamıştı. Büyükçe olan, yan, yana sıralı dört ada yazlık evler, villalar,çamlık korularla kaplı olup plaj ve piknik yöreleri ile ünlüdürler. Mayıs ayından Eylül sonuna kadar kalabalıklaşan adalar diğer zamanlarda tenhadır.

Yerleşim bölgelerinin iskelelere yakın çevrelerde, şehre bakan yönde geliştiği, tepeleri çamlıklarla örtülü ada yollarının tek vasıtası faytonlardır. Mevsim boyu, bilhassa tatil günlerinde koylar ve plajlar özel yat ve motorların, yelkenli teknelerin çekici duraklarıdır. Şehirden gelen deniz vasıtalarından ilk görülen konik siluetli Hayırsız Ada ve İkinci Yassı Ada da yerleşim yoktur. İlk durak Kınalı Adanın etrafı açık plaj olup arkasındaki koy ile meşhurdur. Burada yük arabaları dışında faytonlar çalışmazlar. Sahildeki modern küçük camii, eski, güzel konakları dikkat çeken yerlerdir. Kınalıdan sonra kayalık sahilleri ile Burgaz adası yer alır. Her adada bulunan Yelken ve Su Sporları kulüplerinin ilki ve meşhuru buradadır. Roman yazarı Sait Faik Abasıyanık adada yaşarken yaşadığı ev müzeye çevrilmiş ve uğrağı, gün batımı ile şöhretli Kalpazan Kaya mahalli meşhur bir kafe olmuştur. Heybeli yönünde, şeklinden dolayı adlandırılmış, özel Kaşık Adası yer alır. Heybeli Ada ikiz tepeleri arasında Deniz lisesi üst binası bulunurken öndeki diğer tepe üzerinde, çamlık içerisinde halen öğrenim yapılmayan Rum Ruhban Okulu ilk görülen büyük yapılardır. Ada iskelesi yanında Deniz Lisesi sahil boyu uzanır. Lokanta ve çayhaneler diğer yöndedir. Yerleşim alanlarının arka cephesinde çok güzel bir koy ile, Kaşık Adasına bakan tarafta halk plajı ve Deniz kulübü tesisleri ile arkasında meşhur Değirmen Burnu piknik alanı bulunur. Tepeleri çevreleyen yollarda, çamların içerisinde güzel ve manzaralı yürüyüş güzergahları adayı dolanır. Ada okullar ve sanatoryum tesislerinden dolayı kış aylarında da nispeten hareketlidir. Yıl boyu açık Halki Palas Oteli 19 yy. ortalarında beri servis vermektedir.

1995 yılında yenilenmiş ve tüm modern imkanlara kavuşturulmuştur. Takım Adaların en büyüğü ve meşhuru Büyük Adadır. Fayton turu ile etrafı iki saate yakın bir sürede dolaşılabilir. Ancak bir saate dolaşılan yarım tur daha enteresandır. Halk plajlarından Heybeli Ada yönündeki Yörük Ali Plajı şahane bir koyda bulunmaktadır. Yanı başındaki Dil burnu mesire alanı ile tercih edilen güzel bir yerdir. İskele civarı kalabalık yerleşim bölgesinin aksine adanın güney tarafı ıssızdır. Buralardaki koylar teknelerin ziyaret yerleridir. Adanın üst sırtlarında harap halde bulunan 19 yy. eski oteli, belki dünyadaki en büyük ahşap yapı, ihya edileceği zamanın özlemi ile ayakta durmaya çabalamaktadır. Büyük Ada iskele civarı lokantaları, çayhaneleri ve dükkanları ile renkli ve hareketlidir. Yaz aylarında servis veren 4 oteli vardır. Güzel evler, bakımlı bahçeler eşsiz manzaralar Adaları gezenlerde unutulmaz anılar bırakır. Sonraki Sedef adası, sakinlerinin dışında gelenlere, plajı ile açıktır.

"Osmanca"

18 Mayıs 2007

Web cam'de yakalanış



"Google Osman"

Boş yere 17 Yeni Üniversite

Mevcut üniversitelerin öğretim üyesi kalitesi, fiziksel ve teknolojik imkanları bu kadar kötüyken 17 yeni üniversite daha açılıyor. İşte 17 yeni üniversitenin kurulacağı şehirler...

Karaman
Ağrı
Sinop,
Siirt
Nevşehir
Karabük
Kilis
Çankırı
Artvin
Bilecik
Bitlis
Kırklareli
Osmaniye
Bingöl
Muş
Mardin
Batman


"Google Osman"

17 Mayıs 2007

İstanbul'un Fethi 29 Mayıs 1453

İstanbul'u nasıl fethettiğimizi anlatan bir video...




"Google Osman"

Galata Kulesi



Galata Kulesi 1384 yılında Galata denen Ceneviz kolonisinin surları arasındaki en yüksek noktaya yapıldı.

Galata Kulesi Osmanlı'nın ilk dönemlerinde Yeniçeriler tarafından kullanılıyordu. Kule 16. yy'da Kasımpaşa'daki donanmada tutsakların barındırıldığı yerdi.

II. Selim döneminde (1566-1574) Galata Kulesi asıl gözlemevi Pera'da olan Türk Astronomu Takiuddin tarafından yenilerek gözlemevi olarak kullanıldı. Daha sonraki yüzyılda II. Mustafa döneminde (1695-1703) Şeyhülislam Feyzullah Efendi bir Cizvit papazı ile birlikte Kulede bir gözlemevi kurmaya çalıştıysa da bu çabaları 1703 yılında öldürülmesiyle yarım kaldı.

Galata Kulesi Osmanlı döneminde, çeşitli sebeplerle, fakat özellikle 1794 yılındaki (III. Selim dönemi) büyük Galata yangını nedeniyle II. Mahmut tarafından 1832 de yeniden yaptırıldı.

Kulenin konik tepesi. 1875 yılında bir fırtınada uçtu ve daha sonraki restorasyon sırasında yenilenmedi. Bundan sonra kule 1964 e kadar yangın kontrol istasyonu olarak kullanıldı ve 1967 de turistik hizmete açılana kadar restorasyon için kapalı kaldı. Bu restorasyon sırasında Osmanlı döneminde yapılan değişiklikler de göz önüne alınarak Cenevizliler dönemindeki yapıya daha uygun olması için konik tepe tekrar eklendi.


"Google Osman"

Greenpeace Nuh'un Gemisi İnşa Ediyor


Ağrı Dağı’nda deniz seviyesinden 2,500 metre yükseklikte yeni Nuh’un Gemisi’nin yapım çalışmaları çoktan başladı. 10 metreye 4 metre uzunlugundaki gemi, dünya liderlerine sonuçları ağır olacak iklim felaketlerine karşı vaktimiz kalmadığı konusunda uyarıda bulunmak için Greenpeace tarafından inşa ediliyor.

Greenpeace Akdeniz Enerji Uzmanı Hilal Atıcı “İklim değişikliğinin sellere, kuraklığa, sulak ve ekilebilir alanların tükenmesine, hastalıklara, savaşa, kitlesel göçlere, insanoğlunun Nuh’un zamanından beri görmediği acılara ve ölüme yol açacağından artık şüphe duyulmuyor. Gezegenimizin doğal koşulları geri döndürülemez bir şekilde değişecek. Siyasi liderlerin ise bu konuda ciddi sorumluluğu bulunuyor.”

Durumun aciliyetini göstermek isteyen Greenpeace, Nuh’un gemisinin bir benzerini Ağrı Dağı’na inşa ediyor. Gemi, bir insanın kendisini, sevdiklerini ve bütün canlıları yaklaşmakta olan iklim değişikliğinin sebep olacağı yıkımdan kurtarmak için aldığı sorumluluğu simgeliyor.

40 attan oluşan bir kervan oniki metreküplük keresteleri geminin omurgasının inşa edilmeye başlandığı 2.500 metre yüksekliğe taşıdılar. Önümüzdeki haftalarda Alman ve Türklerden oluşan 20 kişilik bir marangoz grubu geminin yapımını bitirecek. Gemi daha sonra bir dağ kulübesi olarak da kullanılmak üzere 31 Mayıs 2007 tarihinde yapılacak açılışla Iğdır ilçesi yetkililerine teslim edilecek. Törenin bir gün öncesinde ise tırmanışcılar 5.137 metrelik Ağrı dağının zirvesinde dünyanın bütün liderlerini iklimi korumak için harekete geçmeye çağıracak.

"Google Osman"

16 Mayıs 2007

Nasıl Duş Alınır?

Cinsiyete göre farklılık gösteren duş alma şekilleri...Dikkatle izleyin! Bu video, sizi ne kadar yansıtıyor?




"Google Osman"

Google Osman'dan Fotoğraflar

Google Osman'ın Mayıs ayı içerisinde çektiği fotoğraflardan seçmeler.


Ayasofya önünden geçen Kadıköy - Eminönü Vapuru



Hıdırellez Şenliği - Ahırkapı



Selimiye Camii



Galata Kulesi



Marmara Üniversitesi Yüksek Lisans Sınıfı




Marriott Otel'den İçerenköy Carrefour'un görünüşü



"Google Osman"

İTÜ'de Mühendislik Eğitimi Başkadır

Çok üniversite gördüm, gezdim ama İTÜ gibisini bulamadım. Öncelikle Türkiye'de ilk mühendislik eğitimi vermeye başlayan üniversite olması nedeniyle ve de kaliteli eğitimiyle "mühendis" denince akla gelen ilk üniversitedir İTÜ. Ben 2001 - 2005 arası İTÜ Makina'da okudum. İTÜ Makina; Ödevler, quizler, vizeler, ağır dersler (termodinamik, akışkanlar mekaniği...) nedeniyle zaman zaman insanı bunaltsa da kendisini hemen affetirir. İTÜ Makina Fakültesi'nin Gümüşssuyu'nda olması nedeniyle canımız her sıkıldığında Taksim'e, İstiklal Caddesi'ne giderdik. Su gibi akıp geçti zaman ve şimdi okulumu çok özlüyorum. Seni hiç unutmayacağım İTÜ Makina... Keşke yüksek lisans eğitimimi de İTÜ'de yapabilseydim ama düşük not ortalamam nedeniyle başvuru bile yapamadım:(


Taksim'den İTÜ Makina'ya inerken...


Maçka'dan İTÜ Makina'ya bakış...


Orta Bahçede Ders Çalışırken...



"Google Osman"

Sincapların Ruleti

Sincapların ölümle dansı







Şebek Hayvanlar


"Google Osman"

15 Mayıs 2007

Youtube, Metacafe ve diğer Video İzleme - Paylaşma Sitelerinin Linkleri

İnternette video izleme sitelerinin pazar payları aşağıdaki tabloda gözükmektedir.
Google Osman
Kaynak: hitwise.com/press-center/hitwiseHS2004/videosearch.php (Mayıs, 2006)

Eğlenceli videoları izleyebileceğiniz birçok video web sayfasının linklerini bu entry'nin içinde bulabilirsiniz.

Örnek videolar:

MSN'de herşey olabilir!





En iyi video izleme ve paylaşma siteleri:

Logolara tıklayarak sitelere geçiş yapabilirsiniz.












Diğer, alternatif video izleme ve paylaşma siteleri ise:
Angry Alien
Blennus
Blip.tv
Break.com
Double Agent
eVideoShare
Free Video Blog
Grinvi
Keiichi Anime Forever
Totally Crap
vidiLife
vSocial
AnimeEpisodes.Net
Badjojo
Blastro
Bofunk
Bolt
Castpost
CollegeHumor
Current TV
Dachix
Danerd
DailySixer.com
DevilDucky
Double Agent
EVTV1
FindVideos
Hiphopdeal
Kontraband
Lulu TV
Midis.biz
Music.com
MusicVideoCodes.info
Newgrounds
NothingToxic
PcPlanets
Pixparty
PlsThx
Revver
Sharkle
SmitHappens
StreetFire
That Video Site
VideoCodes4U
VideoCodesWorld
VideoCodeZone
Vimeo
Yikers
ZippyVideos

"Google Osman"

"CHRIS ISAAK" Wicked Game Video Klibi

En seksi video klip...



CHRIS ISAAK - Wicked Game Lyrics

The world was on fire and no one could save me but you.
It's strange what desire will make foolish people do.
I never dreamed that I'd meet somebody like you.
And I never dreamed that I knew somebody like you.

No, I don't want to fall in love. (This world is only gonna break your heart)
No, I don't want to fall in love. (This world is only gonna break your heart)
With you. With you. (This world is only gonna break your heart)

What a wicked game to play, to make me feel this way.
What a wicked thing to do, to let me dream of you.
What a wicked thing to say, you never felt this way.
What a wicked thing to do, to make me dream of you and,

I want to fall in love. (This world is only gonna break your heart)
No, I want to fall in love. (This world is only gonna break your heart)
With you.

The world was on fire and no one could save me but you.
It's strange what desire will make foolish people do.
I never dreamed that I'd love somebody like you.
And I never dreamed that I'd lose somebody like you no,

No, I want to fall in love. (This world is only gonna break your heart)
No, I want to fall in love. (This world is only gonna break your heart)
With you. (This world is only gonna break your heart)
With you. (This world is only gonna break your heart)
No, I... (This world is only gonna break your heart)
(This world is only gonna break your heart)

Nobody loves no one.



"Google Osman"

14 Mayıs 2007

Reklam Verenler

Blogçuluğa ilginç bir yaklaşım...


Google Adwords aracılığıyla reklem veren firmaların kolleksiyonunun yapıldığı blog.


http://reklamverenler.blogspot.com


"Google Osman"

Hacı Bektaş-ı Veli'nin Hayatı ve Felsefesi


Hacı Bektaş Veli'nin 13.yüzyılda temellerini attığı ve günümüzde de geçerliliğini koruyan düşüncelerinin ışığını; O'nun (yada O'na atfedilen) şiirleri ve özdeyişlerinde; hakkında anlatılan söylencelerin satır aralarında buluyoruz. Bu şiir ve özdeyişlerle, söylencelerin satır aralarında; Hacı Bektaş Veli'nin, sevgi, eşitlik, tanrı, din, paylaşım, hoşgörü, bilim, eğitim gibi kavramlara bakışını yakalıyoruz. Felsefesini insan sevgisi, hoşgörü, paylaşım ve toplumsal eşitlik ilkeleri üzerine oluşturduğunu görüyoruz.

Hacı Bektaş Veli’nin, Hoca Ahmed Yesevi Dergahı’ndaki eğitim ve öğrenimini tamamladıktan sonra; 12. ve 13. yüzyılın savaş ve kargaşa ortamında, barışın simgesi olan bir güvercin donuyla Anadolu'ya geldiği söylencesi oldukça anlamlıdır. (Velayetname'de her ne kadar Hacı Bektaş Veli’nin Hoca Ahmed Yesevi’den emanetlerini aldığı ifade edilerek, Hacı Bektaş Veli onun çağdaşıymış gibi gösterilmekte ise de, aslında ikisinin yaşamı arasında bir asırlık fark vardır. Bu ilişki, sadece manevi bir ilişkidir.) Anadolu’ya geldiğinde, mazlumun ve yoksul Anadolu halkının safında yerini alan, bir süre Amasya’da Baba İlyas'la birlikte hizmet veren Hacı Bektaş Veli; daha sonra güvercin donunda Sulucakarahöyük’e, bugünkü Hacıbektaş ilçesine yerleşerek, Anadolu insanının yaşam biçimleri, inançları ve kültürel değerlerinin sentezinden oluşturduğu, Anadolu Alevi ve Bektaşi inancını ve yaşam felsefesini burada yeşertmiştir.

Hacı Bektaş Veli'nin, savaş yerine barışı; düşmanlık yerine dostluğu; kin yerine sevgiyi ve hoşgörüyü benimseyen, hümanist bir anlayışa sahip olduğunu görmekteyiz.

Bir çok medeniyetlere evsahipliği yapmış olan Anadolu; 13.yüzyıldan itibaren, Hacı Bektaş Veli'nin "düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu", "nefsine ağır geleni kimseye uygulamayınız" , "eline, beline, diline sahip ol" , "yetmişiki milleti bir gör" anlayışı ile yoğurulur. "Yolumuz, ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur" diyen Hacı Bektaş Veli; öğretisinin temel ilkelerini oluşturan bu dizeleriyle, günümüz insanının ulaşmaya çalıştığı hedeflere işaret ettiği anlaşılmaktadır.



Hararet nardadır, sac'da değildir,

Keramet baştadır, tac'da değildir,

Her ne arar isen, kendinde ara,

Kudüs'te, Mekke'de, Hac'da değildir.





diyen Hacı Bektaş Veli, her şeyi insanda arayan; Hakk’ı kendi özünde, kendi özünü Hakk’ta bulan anlayışıyla, sevgiyi ve bilimi kendisine rehber kılmıştır. Hacı Bektaş Veli’ye duyulan ilgi, saygı ve sevgi, Alevi-Bektaşi öğretisinin temelini oluşturan İnsan-Tanrı-Doğa sevgisine dayanan hümanist yaşam felsefesi ve öğretisinden kaynaklanmaktadır. O'nun anlayışında dinin kaynağı tanrı korkusuna değil, tanrı sevgisine dayanır.

"Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır", " kadınları okutunuz", " okunacak en büyük kitap insandır" diyen Hacı Bektaş Veli, inancı hurafelerden arındıran; akla, mantığa ve sevgi temeline dayandıran; kadın ve erkek eşitliğini savunan ve döneminde Hatun Ana (Kadıncık Ana) önderliğinde kurulan Anadolu Bacıları teşkilatına büyük destek veren bir düşünce adamıdır. Halk kültürüne ve eğitimine önem veren; üretimde ve paylaşımda sosyal adalet ilkesini benimseyen; "insanın alnı açık ve cesur dolaşması için her şeyden önce adaletli olması gerektiğini" savunan bir düşünürdür.

Hacı Bektaş Veli Dergahı, Alevi-Bektaşi inancının bir merkezi olduğu gibi; sosyoekonomik, kültürel ve politik dayanışmanın da bir merkezi olmuştur. Bir kültür merkezi olan bu dergahta, halkı aydınlatacak ve halkın sorunlarıyla ilgilenecek dervişler, mürşitler, dedeler, dede-babalar yetişmiştir. Ahi kurumlarıyla (meslek loncalarıyla) birlikte, çeşitli meslek dallarında eğitim verilmiştir.

"Hiç bir milleti ve insanı ayıplamayınız!" diyen Hacı Bektaş Veli; Anadolu’nun sosyal, siyasal, ekonomik, etnik ve dinsel yapısını dikkate alarak, sevgi ve hoşgörü kültürünün temellerini atmıştır. Uygarlıklar beşiği Anadolu’nun zengin kültür mozaiğini, bozmadan; parçalamadan; farklılıklarıyla; sevgi ve hoşgörü temelinde biraraya getirerek ve tasavvufla yoğurarak, Anadolu Alevi ve Bektaşiliği'nin doğmasına öncülük etmiştir. Farklı dillerden, farklı kökenlerden ve kültürlerden gelen insanları bir bilen; ceylanla arslanı dost olarak kucaklayan, bu anlayıştır. Bu anlayışın, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde ifade edilen düşüncelerin temeli olduğu; günümüz insanının, hala bu anlayışa ulaşma çabası içinde olduğu yadsınamaz.

"Google Osman"

11 Mayıs 2007

Dünyanın En Temiz Şehirleri

1. Calgary, Kanada


2. Honolulu, Hawaii



3. Helsinki, Finlandiya




4. Ottawa, Kanada



5. Minneapolis


6. Oslo, Norveç


6. Stockhholm, İsveç


6. Zurich, İsviçre


9. Katsuyama, Japonya


10. Bern, İsviçre


10. Montreal, Kanada


10.Vancouver, Kanada


10. Boston, Amerika



10.Lexington, Amerika




10. Pittsburgh, Amerika




10. Nürnberg, Almanya




10. Geneva, İsviçre



"Google Osman"

Neden Sony Vaio?

Süper laptop Sony Vaio...

Öncelikle Vaio ne demek? Vaio'nun açılımı:
V
ideo, Audio, Integrated, Operation.

Sony Vaio'nun Türkiye distribütörü olan İstanbul Bilişim şöyle diyor...

Dizayn ve Performans Ödüllü SONY VAIO’lar kıskandıran rakipsiz estetik ve tasarımlarıyla sizlere çizgi ötesi taşınabilir profesyonel ürünler sunuyor. SONY VAIO taşınabilir Profesyonel Stüdyo Bilgisayar Sistemleri, 1000 €’yu aşan değerde Profesyonel Stüdyo Yazılımları, Sony Patentli I.Link, Memory Stick, çok özel XBRITE ekran teknolojilerini yüksek kalite ekran kartı ve board mimarisi ile buluşturarak sizleri SONY VAIO’ların mükemmel görüntü dünyasına götürüyor...



Örneğin aşağıdaki konfigürasyona sahip bir Sony Vaio noetbook'un fiyatı 3.049 € + KDV


SONY VAIO VGN-AR31S NOTEBOOK

İşlemci: Intel Core 2 Duo T7200 2.0 Ghz 667 Mhz 4MB Cache Bellek
RAM : 2 GB DDR2 RAM
HDD : 240 GB (5400rpm) SATA HDD
OPTİK SÜRÜCÜ : DVD-RW Double Layer Blu-Ray Disc
EKRAN KARTI : 256 MB Nvidia GeForce Go 7600GT
GARANTİ : 2 YIL


Sony Vaio Reklamı


"Google Osman"

Türkiye'nin en popüler web siteleri

Dünyaca ünlü Alexa'ya göre aşağıdaki siteler Türklerin en çok ziyaret ettiği siteler. İşte en popüler 10 web sitesi şu şekilde.

Google Türkiye
www.google.com.tr

Microsoft Network (MSN)
www.msn.com

Google
www.google.com

Mynet.com
www.mynet.com

YouTube
www.youtube.com

Windows Live
www.live.com

Yahoo!
www.yahoo.com

Milliyet.com.tr
www.milliyet.com.tr

Hurriyet
www.hurriyet.com.tr

Yonja
www.yonja.com


Kaynak: http://www.alexa.com/site/ds/top_sites?ts_mode=lang&lang=tr

"Google Osman"

10 Mayıs 2007

İzmir Cumhuriyet Mitingine Çağrı


CUMHURİYET MİTİNGİ'NE ÇAĞRI


14 NİSAN ANKARA TANDOĞAN'DA ÇOĞALDIK

29 NİSAN'DA ÇAĞLAYAN'DA ÇAĞLADIK

HAYDİ EGELİM. HAYDİ TÜRKİYEM

LAİK DEMOKRATİK TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE İÇİN

13 MAYIS PAZAR GÜNÜ

SAAT 10.00'DA İZMİR LİMANI'NDA

SAAT 12.00'DE İZMİR GÜNDOĞDU MEYDANI'NDA

YENİDEN DOĞALIM

BAYRAĞINI AL VE GEL !


DÜZENLEME KURULU



"Google Osman"

Suyunu Boşa Harcama


Evde suyumuzu kurtarmanın 10 basit yolu

1. Musluğu Açık Bırakmayın
Her gün sebzelerimizi elde yıkamak yerine, su dolu bir kapta yıkarsanız, çok daha az su tüketirsiniz. 4 kişilik bir aile bu yöntemle yılda ortalama 18 ton su kurtarabilir.

2. Bulaşıklarınızı Elde Değil Makinede Yıkayın
4 kişilik bir ailenin günlük bulaşığını elde yıkarsanız, ortalama 84 - 126 litre su harcarsınız. Oysa bulaşık makinesi aynı bulaşığı sadece 12 litre su ile yıkar. Bu da bir yılda ortalama 26 - 40 ton suyu kurtarmanız demektir.

3. Diş Fırçalarken, Tıraş Olurken Suyu Kapatın
Diş fırçalarken ya da tıraş olurken, kullanmadığımız halde açık bıraktığımız su gideri, yılda kişi başı ortalama 12 tondur. 4 kişilik bir ailede bu rakam ortalama 48 tondur.

4. Daha Kısa Duş Alın
5 dakikalık bir duş sırasında ortalama 60 lt su harcarsınız. 4 kişilik bir ailenin her bir ferdi duş süresini 1 dakika azaltırsa yaklaşık 18 ton su kurtarırsınız.

5. Gereksiz Yere Sifon Çekmeyin
Tuvaleti çöp olarak kullanmayın. Dört kişilik bir ailenin her bir ferdi, günde bir kez sifonu amacı dışında çekerse yılda 16 ton su harcamış olur.

6. Sifona Plastik Bir Şişe Yerleştirin
1,5 litrelik bir pet şişeyi su ile doldurarak sifonunuzun içine yerleştirin. Sadece bu basit bir önlemle bile yılda 2 ton su kurtarabilirsiniz.

7. Duş Başlığınız Değiştirin
Yeni çıkan suyu daha iyi bir şekilde püskürten ekonomik duş başlıklarından alın. Böylece suyu daha az açarak daha tazyikli bir duş alabilirsiniz.

8.Muslukları Tamir Ettirin
Evdeki tüm muslukları su kaçırmadığından emin olum. Gerekirse tamir edin. Her saniye bir damla damlayan musluk yılda 1 ton su harcar.

9.Su Kaçaklarını Engelleyin
Evinizdeki ya da apartmanınızdaki su borularını yenileriyle değiştirin ya da tamir ettirin. Eski tip borular tonlarca su harcar.

10. Çamaşır Makinesini Ekonomik Kullanın
Bir çamaşır makinesi tek bir çalıştırmada 176 litre su harcar. Makinenizi haftada bir kez bile az kursanız, yılda 9 ton suyu kurtarırsınız.

Kaynak: http://www.suyunubosaharcama.org/

"Google Osman"

09 Mayıs 2007

IKEA'dan ilginç, komik reklamlar

Komik Ikea Tv Reklamı.





Düzenli Ol!!








Komik IKEA Reklamı.




IKEA Istanbul'da otobüs duraklarına kanepe yerleştirdi.




"Google Osman"

08 Mayıs 2007

Süper araba Seat Leon


Seat Leon'un fiyatı 34.100 YTL ile 68.220 YTL arasında değişiyor. Yeni spor araba alacaklara tavsiye edilir tabi para problemi yaşamayanlara...

"Google Osman"