Elektromanyetik Radyasyon Ölçümü

Elektromanyetik Radyasyon Ölçümü


Gsm baz istasyonlarının yaydığı elektromanyetik alan şiddetinin evinizdeki, iş yerinizdeki etkisinin ölçümünü profesyonel olarak, uluslararsı standartlara uygun olarak yapıyor ve sonuçları rapor şeklinde sizlere sunuyoruz. Yalam alanızdaki göreceli olası yüksek elektromanyetik alan şiddetine maruz kalan alanlarda nasıl değerleri azaltabileceği konusunda size danışmanlık hizmeti sunuyoruz.

Tel: 216 415 80 87

İş Başvurusu

24 Temmuz 2006

Neyzen Tevfik şiirleri ve hayatı

Neyzen Tevfik'in yaşam öyküsü:

Tam adı Tevfik Kolaylı'dır. 14 Haziran 1879 tarihinde Bodrum'da doğdu, 28 Ocak 1953 tarihinde İstanbul'da öldü. İlköğrenimini Bodrum'da gördü. İzmir İdadisi'ni bitirmeden ayrıldı. Kendi kendini yetiştirdi; Farsça öğrendi, İzmir Mevlevihanesi'ne, İstanbul'da Galata ve Kasımpaşa Mevlevihanelerine gitti. Fatih Medresesi'nde dört yıl okudu. Bektaşi tarikatına girerek Sütlüce Tekkesi şeyhi Münir Baba'ya bağlandı. Bir süre Mısır'da yaşadı. Eşref'ın çıkardığı Deccal dergisindeki II.Abdülhamit'i yeren bir şiiri nedeniyle gıyabında idama mahkum edildi. İkinci Meşrutiyet'in ilanıyla İstanbul'a döndü.

Ney çalmadaki ve şiir okumada ustalığı ile sözünü esirgemezliği haklı ve yaygın bir ün kazandırdı. Toplumsal kural ve baskıları takmayarak ilginç yaşantısını her dönemde sürdürdü. Sürekli içki içtiği için, zaman zaman akıl hastanesinde bağımlılık sağaltımı gördü. Nef'i ve Eşref'ten sonra Türk Edebiyatında taşlama türünün üçüncü önemli temsilcisi kabul edilir. Baskıyı, yobazlığı, din-mezhep ayrımcılığını, insanlar arasında eşitsizliği, çıkarcı politikacıları, çağdaşlaşma adına girişilen yararsız özentili davranışları kınamış; inanç özgürlüğünü, kadın haklarını savunmuştur. Yaşamın acılarını, toplumdaki bozuklukları, haksızlıkları konu edindiği hicviyeleri dillerde ve gönüllerde yer etmiştir.

Neyzen Tevfik'in bazı şiirlerini aşağıda okuyabilirsiniz.


KOŞMA

Dudağında yangın varmış dediler,
Tâ ezelden yayan koşarak geldim.
Alev yanaklara sarmış dediler,
Sevdâ seli oldum; taşarak geldim.
Kapılmışım ak oduna bir kere,
Katlanırım her bir cefâya, cevre
Uğraya uğraya devirden devre
Bütün kâinatı aşarak geldim.
Yapmak, yıkmak senin bu gamlı ömrü.
Ben gönlümü sana verdim götürü.
Sana meftûn olduğumdan ötürü
Sarhoş oldum Neyzen, coşarak geldim.


DÖRTLÜKLER

Kime sordumsa seni, doğru cevap vermediler;
Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus! dediler...
Künyeni almak için, partiye ettim telefon,
"Bizdeki kayda göre, şimdi o meb'us!" dediler...
*
Kim demiştir kanun alınmıştır ayak altına,
Böyle bir halin vukuunda hamiyyet çiğnenir.
Devleti yolsuz görenler halt eder bir beldede,
Kaldırım olmazsa kanun-ı hükûmet çiğnenir.
*
Felsefemdir kitab-ı imânım,
Taparım kendi rûhumun sesine.
Secde eyler hâkikatim her ân,
Kalbimin âteş-i mukaddesine.
*
Gözünü aç daha meydan var iken,
Dizginin canbaz elinde Neyzen!
Girmedim ya kapısından baktım,
Cennet'i at pazarı sandım ben.
*
Bî-namaz deyip beni Hak'dan uzak gören,
Sığmaz senin hayâline mihrâb ü mübrem.
Sen sade beş vakitte ararsın Allahını,
Ben her zaman onunla emîn ol beraberim.
*
Hayliden hayli kalınlaştı yobazlık yeniden,
Softalık zorlu anırtı ile aldı yürüdü.
Kara bir kinle taassub pusudan çıktı yine,
Yurdu şâhâne cehâlet yeni baştan bürüdü.


İKİLİKLER

Türkü yine o türkü, sazlarda tel değişti,
Yumruk yine o yumruk, bir varsa el değişti!
*
Kâbe'den maksat varmaktır yâra,
Kör gibi tapınma kuru duvara.
*
Mey'de Bektâşi göründüm, Ney'de oldum Mevlevî,
Meşrebim Mollâ-yi Rûmî, mezhebim Bektâşidir
*
Üstüne alma fakat dinle samur kürkçüyü sen,
Nasıl olsa kabahat sahibini terk etmez.


ABDÜLHAMİD'İN AĞZINDAN BİR NUTK-I HÜMÂYUN

Kal'a-i âsâr-ı zulme verdim istihkâm-ı tam
Ettim istibdad ile tarihe ibka-ı nâm
Öyle tarsîn eyledim olsa cihan zir ü zeber
Attığım üss-i mezâlim haşre dek eyler devam
Ben o cellâdım, vatanda açtığım her yârenin
İltihâbı bir zaman etmez kabul-i iltiyâm
Nerde Cengiz, Engizisyon, nerde Haccac ü Yezid,
Nerde Timur, Hülâgû, nerde ecdâd-ı izâm
Nerdedir Şeddâd ü Nemrûd, nerdedir Ad-u Semûd
Her cihetçe zâlimân-ı dehre ben oldum imâm
Ben ölürsem mülk-ü millet bitmeden volkan gibi
Ka'r-ı lâhdimden tüter eflâka dûd-i intikam!
Ol kadar ezdim şu miskin milleti ki etmesin
Fasl-ı dâvâ eylemek'çün rûz-i mahşerde kıyâm!


"Google Osman"

Hiç yorum yok: